Bu yıl Wimbledon'ın sahibi, finalde Andy Murray'i 3-1 ile geçen Roger Federer oldu. Normal sonuç zaten buydu. Ancak bu yazının öznesi kaybeden isim: Andy Murray.
Murray'i dünkü maça kadar pek sevmezdim. Silik bir oyuncu gibi gelirdi bana. Dünyanın 4 numarası olsa da, üstündeki 3 önemli tenisçi Nadal, Djokovic ve Federer karşısında sürekli ezilen bir isimdi. Bırakın maç almayı set almak bile çok zordu onun için. Ama Londra'da bir nevi ev sahibi olarak korta çıkan İskoç tenisçi, bilmem kaç yıldır bu turnuvada finale çıkamayan Büyük Britanya'nın bütün desteğini arkasına almıştı. Kazanması halinde 8 Temmuz'un Britanya'da milli bayram ilan edilebileceğini söylediğinde spiker yok artık dedim. Bu tenisin ve Wimbledon'ın adamlar için önemini çok güzel anlatıyordu. Bu durumun getirdiği baskıyla maça başlayan Murray her zamanki halinden epey farklıydı. Her topa atlıyor, taklalar atıyordu. Oynadığı özgüvenli ve karakterli oyun neticesinde ilk seti de aldı. Sonrası gelmedi, daha sakin kalan Federer oynadığı güzel oyunla neden bu kadar iyi olduğunu bir kez daha gösterdi.
Maç sonu konuşmasına turnuva kazanmaya giderek yaklaşıyorum diye başlayarak seyirciyi güldüren Murray, daha sonra duygusal bir konuşma yaptı. Federer'e hakkını vererek centilmenliğini de konuşturan İskoç oyuncu, belki bir daha finale gelemeyecek. Göz yaşlarıyla zar zor bitirdiği konuşmasıyla izleyenleri de ağlattı Murray. Ama benim gibi onu çok iyi tanımayanlara sağlam karakterini gösterdi. Artık büyük saygı duyuyorum Murray'e, en az yeni bir numara Federer, Nadal ve Djokovic'e duyduğum kadar. Ve bir büyük turnuva kazanmadan bırakması yazık olur bu adamın. Bir daha gelebilirse finale, ki gelecektir, kazanmasını istiyorum, o 3 isimden daha fazla..