3 Şubat 2012 Cuma

3'te 3


Galatasaray MP'ı tebrik ederek ve diğer Türk takımlarından ayırarak yazıya başlamak istiyorum. Bu sene Euroleague'in en büyük şampiyon adayı ve yenilgisiz takımı CSKA karşısında, dün yazımızda da belirttiğimiz üzere kendisinden beklenen mücadeleyi son topa kadar gösterdi. Efes 'in Olympiakos'tan bir çeyrekte 18 sayı fark yediği, Fener'in kendi evinde Panathinaikos'a 21 sayı farkla kaybettiği haftada, böylesine güçlü bir rakibe karşı 15 sayı farkla, 85-70 mağlup oldu. Ama benim gözümde haftanın kazananıdır GS. Yeni kurulan bir takım, 2. tur bu seneki hedefleri arasında bile yoktu. Euroleague'e katılabilmekti hedef. Top 16, onların emeğinin, mücadelesinin ikramiyesi oldu. Bir kez daha tebrikler GS, bu utanç haftamızda yüzümüzü güldüren tek takım olduğun için.

Gelelim Fenerbahçe Ülker'e. Geçen hafta yeni salonun açılış maçında, o atmosferin gazıyla ittire kaktıra, 2 sayı farkla yenebilmiştik Armani Milano'yu. Yeni salondaki yenilmezlik önemli demiştik. Demeye kalmadan öyle bir şey kalmadı zaten. 21 sayı fark yedi FB son şampiyon Panathinaikos'tan. Rakibi asla küçümsemiyorum, söyledim zaten, son şampiyon. Ama İstanbul'dasın, kendi evindesin, taraftarın salonu doldurmuş. (Laf arasında söylemek istiyorum, salon güzel olsa da ortamın samimiyetsizliği ve gelen seyirci profili Fener taraftarının pek hoşuna gitmiyor.) Tüm bunlara rağmen yenilgi olabilir, normaldir. Yalnız ben uzun zamandır bu kadar kötü hücum eden, daha doğrusu edemeyen bir takım görmedim. FB hücum süresinin neredeyse tamamını top taşıyarak, gereksiz paslaşarak 3 sayı çizgisinin gerisinde geçiriyor. Sıkışınca da iş bire-bire kalıyor. Bire-bir de her zaman yemiyor tabi. Hiçbir hücum organizasyonu yok, set üzerinden gelen sayılar çok az. Takımların hücum süresi 60 saniye olsa, eminim FB 50 saniyesini 3 sayı çizgisinin gerisinde, hiç bir organizasyon gerçekleştiremeden ve topu içeriye indiremeden geçirecektir. Koç Neven Spahija ise bütün bunlar yaşanırken seyrediyor. Düşene vurmak kolaydır. Niyetim vurmak değil. Dün Ufuk Sarıca için de yazdım aynı şeyleri. İkisi de gerçekten çok sevdiğim, saygı duyduğum karakterler. Ama bu seviyede koç olduklarına inanmıyorum. Bir lafım da FB yönetimine. Aydın Örs gibi bir koç, Efes hegemonyasına son verip, üstelik final serisinde eze eze 4-0'la yıllar sonra takımı şampiyon yapıyor, sen yerine başka koç getiriyorsun. Takımın şu anki durumunda yönetimin payı çok büyük. El birliğiyle bu hale getirdiler FB Ülker'i. Bu takım onlara müstahak.

Efes'e hiç değinmicem, dün yazmıştık. Sezon başından beri Final Four demekten dillerinde tüy bitenlerin, bu iddialarının ne kadar gerçekçi olduğu her hafta daha iyi gözüküyor. Bu hafta Avrupa basketbolunda ne kadar kötü durumda olduğumuzu görebilmek adına bir ders aslında. Anlayabilene.

Hiç yorum yok: